İstanbul’dan hareketle 2 saat 50 dakika süren bir hava yolculuğu sonunda Berlin Tegel Havalimanına ulaşıyoruz. Uzun bir pasaport kuyruğu ve neden geldiniz?!, nerede kalacaksınız?!, otel adı nedir?! gibi klasik sorularla biten pasaport geçişi sonunda valizlerimize kavuşuyoruz. Otelimiz “Hauptbahnhof” olarak geçen, merkez tren istasyonuna çok yakın ve oldukça konforlu Hotel Melia. Bölgenin en önemli özelliği turistlerin bu bölgede yoğunlaşması ile Alman devletinin kurumlarının burada yerleşmiş olmaları.
Tipik Alman mutfağının yemeklerini tatmak üzere nehir kıyısında yemek planlıyoruz ve Ganymed Brasserie‘de yerimizi rezerve yaptırıyoruz. Zaman gelince de ördek ve geyik etlerinin ve lezzetli soslarının tadına bakıp, yanı sıra Weizen birayı da yudumluyoruz. Özellikle Almanya’ya geldiğinizde bira içmek planınızda var ise mutlaka Weizen biranın tadına bakmanızı öneririz. Biranın her çeşidini bulabileceğiniz Almanya’da su olarak ya gazlı maden suyu yada bira içeceksiniz, normal su bazı yerlerde biradan daha pahalı olup çeşme suyunun da içilebileceğini arkadaşlarımız söylüyorlar.
Tekne gezisine çıkıyoruz. SPREE nehri üzerinde seyreden gezi tekneleri cam kabin şeklinde tasarlanmış ve istendiğinde yiyecek ve içecek servisi de yapmaktalar. Teknemiz parlamentonun yanından geçerek başbakan Angela MERKEL’in çalışma ofisinin yanından geçiyor. Alman arkadaşlarımız binanın mimarisinin çamaşır makinasına benzemesinden dolayı yaklaştığımızda “wash machine” olarak söylüyorlar. Parlamento için 2 gün sonra alınmış bir randevumuz var yazımızın ilerleyen kısımlarında daha detaylı olarak gezimizi anlatacağız. Ancak resimde de görüldüğü gibi 2. dünya savaşında yıkılan kubbesini cam konstrüksiyon olarak yapmışlar ve tanıtım amaçlı olarak da kubbe içerisinde varyant yol üzerinden tırmanılarak detaylı bilgi alınıyor.
Teknemizin dönüşünde şehrin diğer yönüne doğru ilerliyoruz ve Berlin’in tarihini, günümüze kadar korunan muhteşemliği ile büyüleniyoruz. Opera binasının görselini aşağıda sizler için yerleştirdik.
Bölgeye yakın olduğundan buralarda iken Kapısına ziyaret etmenizi öneririz. Bir Berlin klasiği olarak görmüş ve hatta bölgede hatıra olarak Berlin ayısı hediyelerini almanızı dileriz.
Berlin tipik bir başkent şehri, bir bölümü devletin yoğun olarak yerleştiği ki bu bölgelerde yeterince alışveriş merkezi yada yerli halkın günlük yaşamını geçirdiği görülemez, diğer bölümü de halkın gezinti ve alışveriş yaşamlarını geçirdikleri bölgedir. Konsept bina olarak inşa edilmiş Sony Center binasını görmenizi öneririz aynı zamanda civarda özellikle tarihi binalara konuşlanmış alışveriş yapılabilecek irili ufaklı dükkanlar ile tipik Alman lokantalarına rastlayabilirsiniz.
Ben sadece alışverişten hoşlanırım derseniz size kesinlikle “Tauentzienstrabe” caddesine gitmenizi öneririz. çok uzun bir caddede yer yer tarihi binalara rastlasanız da marka değeri olan mağazaları da bu cadde üzerinde görebilirsiniz, özellikle dev KDW mağazasında dünyanın her markasını bulabilirsiniz. Biz mağazanın çatısındaki gıda bölümü ile yakından ilgilendik, seçkin ve her yerde bulamayacağınız ıstakoz benzeri ürünleri pişirerek servis yapan muhtelif işletmeler yer almakta olan çatıdan da çevreyi seyredebilirsiniz.
“Check Point” mutlaka görülmeli ve asker mankenlere para verecek olursanız hatıra resmi bile çekilebilirsiniz. Berlin duvarından kalan duvar parçalarını da aynı yerde görebilir ve civarda duvar öncesi ile yıkıldığı günlerde yaşananların resimlendiği müzelere de ziyaret edebilirsiniz.
Berlin Seyahatimize şehrin yaklaşık 30 Km. kadar süren Potsnam Sarayı ziyaretini de ekliyoruz. Alman Kralı Frederich için yapılan bu sarayı özel kulaklıklardan tarihçesini her dilde dinleyerek gezebiliyorsunuz. Bahçede olan heykel sert kış koşullarından korunması amacıyla özel koruma ile tahta kasa içerisine alınmışlar. Kral Frederich mezarı çok sevdikleri köpekleri ile yan yana ve kendi isteği ile gömülmüş. Alman Halkı ülkelerine Brezilya’dan kendilerine patates tohumu geettiren bu kralı unutmamış ve mezarına yaptıkları ziyaretlerde patates getirip bırakıyorlar.